14 Ekim 2012 Pazar

BİR RÜYA GÖRD-ÜM-ÜN-ÜNÜZ

           Damdan düşer gibi değil sınırdan girer gibi anlatıcam rüyamı;
           Şii olan esad, sunni olan rte ile kanka kanka takılırken, ortadoğudaki gücün vatana geçeceğini anlayan hanslar, jamesler, bir çomak bir çomak diye aranırken buldular bir çomak. Bir milleti bölebilecek birkaç tane unsurdan bir tanesi, şii hükümetine karşı ayaklanan sünni muhaliflerdi. Jameslerden aldığı notalar karşısında neye uğradığını şaşıran reyis, kankasını yalnız bırakarak muhaliflere verdiği desteği duyurunca, esad kendini 40 gün odasına kapatıp ergenlik triplerine girse de vatanının muhalif durumu sebebiyetiyle bir plan üzerine yoğunlaşıp, müttefik ülke yerine, daimi düşman ülke statüsünü yapıştırmıştır sınırlarına. Bundan sonra rüya bir enteresan bir enteresan sanki gerçek gibi..
           Muhaliflere nasıl yardım edebiliriz, eğer bu esad bu kez düşmez ise ortadoğuda at koşturur triplerine giren hans, james ve ahmet, yeni bir planın stratejilerini tavla oynayıp nargile fokurdatarak gerçekleştirmeye koyuldu. İlk önce silah lazım, asker lazım, onları örgütleyecek birileri lazım, düşün düşün, buldular bir çözüm. Nato maddesinden yararlanarak tampon bölge vaadiyle sınırlara yerleşen, muhalif destekçilerinin içine ajanlar yerleştirilip eğitim vermek, sınırdan geçerken babasının evinde salondan mutfağa geçermişcesine rahatlığını sağlayıp planın bir kısmını uygulamaya başladı.
           İkinci bir plan ülkeyi biraz daha kızdıracak elini sağlamlaştıracaktı, ve buldular. Nerden geldiği belli olmayan füzeyle, enkazını çıkarmak için taa okyanuslardan getirttiğimiz gemiyle parçaları ve naaşları çıkarılan şehitlerimizin, kanı yerde kalmaması için sert çıkışmak gereği yapılması lazımdı. Biraz daha sinirlenen masa başındakiler daha somut adımlar atarak muhalifleri kendi ordusu gibi yedirmeye içirmeye başlamıştı.
         Üçüncü bir plan ise, uçak olayı ile savaşa çekilmek istediğini fakat girmediğini övgüyle anlatanlara kapak niteliği taşımalıydı ve nitekim, bundan yaklaşık 2 yıl önce amerika da bir seminerde oynanan oyunun sonucunda olanlar şimdi olmaya başlıyordu. O oyunda en son Türkiyeyi suriyeye karşı savaşa sokmak için kara sınırları içine sivil halka zarar verilecek şekilde saldırılacaktı. Oyunun sonucunda ülke savaşa girdi, şuanki durumumuzla pekde girmemiş gibi değiliz. Reelde gerçekleşen, muhaliflerin elinde bulunan bölgelerden hatta muhaliflerin olduğu ispatlanan yerlerden, top atışıyla akçakaleyi vurdular. Normal olarak anında karşılık verdik, fakat jet hızıyla ucu açık olan tezkere geçti. Korkutma niteliği taşıyan tezkere iyimi oldu diye tartışırken bence asıl mesele esadın sınırlarına yerleştirdiği ankarada gurur duyulan peşmergeleri korkutmak olsa daha iyi vurulurdu amaç. He misillemeye katılıyorum fakat, ülkedeki savaşı görmemezlikten gelipte 30 dakikada bütün tsk'yı güneye yığan kafaya katılmıyorum..
       Her neyse hayatında silah görmemişlerin savaş çığırtkanlığı yapması kadar masum bir rüya gördüm ben, en azından sizinde gördüğünüze inanıyorum, görmeye çalıştıysanız. Saygılar

Not: Yukarıdakileri anlamadıysanız tamamen hayal ürünü olarak da değerlendirebilirsiniz..

2 yorum:

  1. Oktay Sinanoğlu'nun Bye Bye Türkçesi'nde de böyle endişe verici bir rüya vardı.Bir an okurken gerçek sandım.Ve ürktüm.Neyse ki rüyaymış!bu rüya da öyle olmuş.Sanırım bugünlerin gündeminin etkisinde çok kalmışsın.Ne diyelim hayra çıksın inşallah:)

    YanıtlaSil
  2. İnş. en çok dilediğimiz şey hayra çıkması..:)

    YanıtlaSil