Başlığımdan da anlaşıldığı gibi, savaşlara, çatışmalara insan canlarını sebebiyet vermiştir gaz. Maddesindeki değeri ülkelerin paha biçilemez özgürlüklerini esaret altına aldırmaya bile sebep olmuştur. 26 Ocak akşam saat 10:20'ye kadar böyle bilinirdi tarafımca, bebeğimiz Yiğit Kemal kapımızı çalana kadar. Sabaha kadar ağlayan çocuğun tek derdi gazının çıkması, zannederdimki dünyada en büyük sorundur gaz çıkan bölgeler evet en büyük sorun olduğunu anlayabildim fakat toprak altından değil çocuk poposundan çıkarmak sorun. İletişimi sadece ağlamasıyla harekete geçmek gibi bir düzenekle idare ettiğimiz çocuk, pavlov misali koşullandırdı bizi bir çığlık 10 dakika pışpış bir çığlık 10 dakika pışpış seklinde geçen süreler gözlerden uyku aksada olayın aksamaması için devam etti pışpışlar. Velhasıl kelam gaz büyük problemdir azizim, popoda çıkan toprak altından çıkanı nakavt etmekle meşgul şu sıralar... Esen kalın
28 Ocak 2013 Pazartesi
19 Ocak 2013 Cumartesi
DARFUR - URUMÇİ !
Bu iki bölgenin tek benzer yönü, soykırıma uğramalarıydı. Hergün her saat ve her dakika evleri basılıp, çocuklarının bacakları kesilip, kadınlarına tecavüz edilip, erkeklerinin ise başlarını kesiyorlardı. İnsanlık dramı görmek istemeyenleri bir kere daha uyarıyor fakat görmeyen gönül sadece anlamdan ibaretti.
DARFUR
Bölge, Çad, Libya ve Orta afrika cumhuriteyi ile çevrili bir konumdadır. Sudanda yaşanan soykırımın tek amacı arapların siyahi müslümanlara soykırım yaparak bölgeyi temizlemeleriydi. Onlara göre, siyahilerden bırak müslüman olmayı insan bile olmazdı. Hergün, hergece köylere yaptıkları baskınlarda, çocukların bacaklarını kesiyorlardı, kadınlara defalarca tecavüz ettikten sonra öldürüyorlardı. Yetişkin erkeklerin ise kafaları kesiliyordu hemde ailelerin gözü önünde. BM verilerine göre 200.000 kişi ölmüş, 3 milyona yakın insan ise göç etmiştir. Tüm dünya ve biz dahil tiyatro izler gibi izlerken yardım duygularımız kabarsada yardım edemezdik, çünkü galiba ortada soykırım yapan araplar olduğu için muhtemelen arap olsun soykırımcı olsun bizim için farketmez mantığı var. Eğer olmasaydı hala gündemimizde olurdu.
URUMÇİ
Doğu Türkistanın Sincan uygur özerk bölgesinde yer alan urumçi. 5 temmuz 2009 da felaketle gözünü açmıştı yeni güne. Evlerinden çıkıp işyerlerine gitmek isteyen uygur türklerini, çin tarafından urumçi bölgesine yerleştirilmiş çinliler tek tek katlediyordu. Sokakta gördükleri her Türkü insan yığınının arasına alıp çeşitli işkencelerle öldürüyorlardı. Tüm dünyanın gözü ve bizim gözümüz yine görmek istediğimiz yeri gördü. Türkler katledilirken kılı kıpırdamayan devlet ve yalakaları sayesinde binlerce soydaşımız hayatını feci şekilde kaybetti.
Soykırım hangi millete, hangi dine, hangi ırka yapılırsa yapılsın, hiçbir insan oğlunun hakettiği bir ölüm değildir. Milyonlarca insan soykırım sebebiyle ailesini kendini ve memleketini kaybetmiştir. Ölüm onlar için en iyi yol olmuştur, çünkü sakat kalanlar, akli dengesi bozulanlar ve gözleri önünde eşlerine, annelerine tecavüz edilip öldürülenler için yaşamak sadece anlamda kalıp biyolojik alışverişi sürdürmekti. Filistindeki, myanmardaki müslümanlar için ayağa kalkan aktivistler, gazeteciler sivil toplum örgütleri ve kitleler, urumçideki türkler için neden kıllarını kıpırdatmadılar. Türk soyunun yok olması içinmi, yoksa oradaki çoğu türkün hala göktanrı inancına sahip olduğu içinmi. Madem müslümanlar sadece sizin için önemli o zaman neden, darfurdaki siyahi müslümanlar için dünyayı ayağa kaldıramadınız. Filistin için yaptığınız şovları neden onlar içinde yapmadınız, hesabını ben değil fakat tarih soracaktır. Esen kalın..
DARFUR
Bölge, Çad, Libya ve Orta afrika cumhuriteyi ile çevrili bir konumdadır. Sudanda yaşanan soykırımın tek amacı arapların siyahi müslümanlara soykırım yaparak bölgeyi temizlemeleriydi. Onlara göre, siyahilerden bırak müslüman olmayı insan bile olmazdı. Hergün, hergece köylere yaptıkları baskınlarda, çocukların bacaklarını kesiyorlardı, kadınlara defalarca tecavüz ettikten sonra öldürüyorlardı. Yetişkin erkeklerin ise kafaları kesiliyordu hemde ailelerin gözü önünde. BM verilerine göre 200.000 kişi ölmüş, 3 milyona yakın insan ise göç etmiştir. Tüm dünya ve biz dahil tiyatro izler gibi izlerken yardım duygularımız kabarsada yardım edemezdik, çünkü galiba ortada soykırım yapan araplar olduğu için muhtemelen arap olsun soykırımcı olsun bizim için farketmez mantığı var. Eğer olmasaydı hala gündemimizde olurdu.
URUMÇİ
Doğu Türkistanın Sincan uygur özerk bölgesinde yer alan urumçi. 5 temmuz 2009 da felaketle gözünü açmıştı yeni güne. Evlerinden çıkıp işyerlerine gitmek isteyen uygur türklerini, çin tarafından urumçi bölgesine yerleştirilmiş çinliler tek tek katlediyordu. Sokakta gördükleri her Türkü insan yığınının arasına alıp çeşitli işkencelerle öldürüyorlardı. Tüm dünyanın gözü ve bizim gözümüz yine görmek istediğimiz yeri gördü. Türkler katledilirken kılı kıpırdamayan devlet ve yalakaları sayesinde binlerce soydaşımız hayatını feci şekilde kaybetti.
Soykırım hangi millete, hangi dine, hangi ırka yapılırsa yapılsın, hiçbir insan oğlunun hakettiği bir ölüm değildir. Milyonlarca insan soykırım sebebiyle ailesini kendini ve memleketini kaybetmiştir. Ölüm onlar için en iyi yol olmuştur, çünkü sakat kalanlar, akli dengesi bozulanlar ve gözleri önünde eşlerine, annelerine tecavüz edilip öldürülenler için yaşamak sadece anlamda kalıp biyolojik alışverişi sürdürmekti. Filistindeki, myanmardaki müslümanlar için ayağa kalkan aktivistler, gazeteciler sivil toplum örgütleri ve kitleler, urumçideki türkler için neden kıllarını kıpırdatmadılar. Türk soyunun yok olması içinmi, yoksa oradaki çoğu türkün hala göktanrı inancına sahip olduğu içinmi. Madem müslümanlar sadece sizin için önemli o zaman neden, darfurdaki siyahi müslümanlar için dünyayı ayağa kaldıramadınız. Filistin için yaptığınız şovları neden onlar içinde yapmadınız, hesabını ben değil fakat tarih soracaktır. Esen kalın..
15 Ocak 2013 Salı
MEMLEKET HAVALARI PART-1
Fonda memleketten ankara havaları eşliğinde yazımı düşünürken, aslında ankara havalarının memleketle ilgili zerre konuya parmak sokmadığını öğrendim. Fransadaki pkklıların öldürülmesi, öldürüldüğü yer olarak fransayı ırgalamazken bizim medya olayı sahiplenip ülkeye mal etmek konusunda üstün çaba göstermiş bulunup, gıyabi cenaze namazını da kaynak gözlükleriyle beraber teşvikiye camiinde kıldırmışlardır. Polise yan bakanın kameralarca görüntülendiği sistemde, cinayet binasının hiç bir kamera tarafından görüntülenmemesi yada görüntülerin ortaya çıkmaması enteresan bir durum olarak yer etti beynimizde. Ülkece olayın faillerini çözemeyen fransa istihbaratına yardımcı olmak için arka sokaklardaki rıza baba ve ekibini yollama kararı bile aldık. Olaydan nemalanmak isteyen, beyincik soğanları kokuşmuşlar, provakotif eylemin düzenini sağlamaya koyuldular. Mecliste bulunan teröristlerin durumdan istifade edip güney doğuyu hareketlendirme çabalarına, hüseyin aygün'ün hareketleri damga vururken, etkisiz eleman kılıçdaroğlu ise gözlük camlarını temizlemekle meşguldü. RTE nin hedef olarak şu sıralar Bahçeliyi alması, Bahçelinin de İlker Başbuğu ziyaretini hazırlamıştır. Oktay Vural elinde tablet videolar izletirken, öldürülen 3 pkklı için en güzel yorumu katmıştır. Kendisine cesur yorumu için minnettarız. İlker Başbuğun, pkk ile genel af konusunda, onlarla beraber çıkmak yerine hapiste çürürüm lafı ok gibi saplanırken yüreğimize son darbeyi Nazım Hikmet vurdu bize ;
Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa, vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, ben vatan hainiyim.Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :Nazımı 111. doğum gününde anarken, vatan severlerin hain, hainlerin vatansever göründüğü ülkede Allah yardımcımız olsun.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
2 Ocak 2013 Çarşamba
HEPPİİİ NİV YİERRRRR !!!
Başlıktan da anlayacağınız gibi o kadar mutluyumki yeni yıla girdiğim için, sokakta çılgınlar gibi dans edip bağırasım geliyor. Hatta ve hatta bütün simitçilere, otobüs şoförlerine sarılasım var otobüsten atılma pahasınada olsa. Tabikide bu söylediklerim ironiyle karışıkda olsa avrupa sinemasından bir kesitte olabilir. Fakat sokakta bunları yapacak kadar heyecanlı insanlar görmüyorda değilim. İnsanların bütün çabalarına saygım var fakat bir ay boyunca hazırlan hazırlan 10 saniye geriye say son bulsun revamı lan bu diye hayıflanmıyor değil insan.
Neyse gelelim asıl konumuza, ülkemizde var olan dinler arası hoşgörü ve çeşitlilikten dolayı, spontone gelişen kutlamalara her zaman saygım sonsuz, fakat yılbaşı kutlamaları öyle bir hal almaya başladıki kendi geleneksel bayramlarımızı bu şekilde coşkulu kutlamayı unuttuk. Sanki ramazan bayramları, kurban bayramları, milli egemenlik bayramları avrupanın, yılbaşı bizim özümüz gibi oluşan durum tabikide üreticileri, işletmecileri sevindiriyor sadece. Bilinçsiz tüketimin zirve yaptığı dönemde kredi kartları kurtarıcı görevi görmekle birlikte bataklıkta olabiliyor.
Devrik liderlerini devirmiş, sözde demokrasi getirildiğini iddia edilen islam ülkelerinde de yeni yılın coşkuyla kutlandığı ayrı bir enteresan durum tabiki. Emperyalist düşüncelerin yarattığı noel baba hikayesiyle kitleyi bilinçsizleştirme ve yönlendirme operasyonu başarıyla gerçekleştiğini görememek mümkün değil. Bizim için anlamı olan günlerin anlamsızlaştırılması ve bilinç altına işlenen modellerin beynimizi esir alması, geleneklerimizle kültürümüzle ve duygularımızla yaşadığımız bu coğrafyada kalıcı olmamamız için yapılan planlardan sadece birkaçıdır.
Gelelim sokaktaki insanın tavrına, 31 aralık saat 8 de mecidiyeköy metro istasyonuyla taksime giden insanların yüz ifadelerinden ve hareketlerinden anladım, dokunsan patlayacak eğlenmeye değilde dağıtmaya gidecek havası işlemişti jestlerine. Yolda yürüyen bayanları o saatte esir almışlardı bakışlarıyla, kimbilir taksimde gece neler yaptılar. Vardırya bizlere özgü bir söz eğlenmeyi bile bilmiyoruz, çünkü bizdeki eğlence kültürü başkasına sataşmak ve kaşlar çatık bir şekilde etrafı kollamak yanımdakine bakan varmı diye. Eğlenmeye gidiyorsun, geceyi kendine zehir ediyorsun buda bize özgü olan başka bir gelenek tabi.
Neyse sözlerime ülkemizde gerçek sanatçı statüsünde sayacağımız güzel insan Barış Mançoyu anarak bitiriyorum. Allah senin ve senin gibi düşünenleri bizden eksik etmesin.
Neyse gelelim asıl konumuza, ülkemizde var olan dinler arası hoşgörü ve çeşitlilikten dolayı, spontone gelişen kutlamalara her zaman saygım sonsuz, fakat yılbaşı kutlamaları öyle bir hal almaya başladıki kendi geleneksel bayramlarımızı bu şekilde coşkulu kutlamayı unuttuk. Sanki ramazan bayramları, kurban bayramları, milli egemenlik bayramları avrupanın, yılbaşı bizim özümüz gibi oluşan durum tabikide üreticileri, işletmecileri sevindiriyor sadece. Bilinçsiz tüketimin zirve yaptığı dönemde kredi kartları kurtarıcı görevi görmekle birlikte bataklıkta olabiliyor.
Devrik liderlerini devirmiş, sözde demokrasi getirildiğini iddia edilen islam ülkelerinde de yeni yılın coşkuyla kutlandığı ayrı bir enteresan durum tabiki. Emperyalist düşüncelerin yarattığı noel baba hikayesiyle kitleyi bilinçsizleştirme ve yönlendirme operasyonu başarıyla gerçekleştiğini görememek mümkün değil. Bizim için anlamı olan günlerin anlamsızlaştırılması ve bilinç altına işlenen modellerin beynimizi esir alması, geleneklerimizle kültürümüzle ve duygularımızla yaşadığımız bu coğrafyada kalıcı olmamamız için yapılan planlardan sadece birkaçıdır.
Gelelim sokaktaki insanın tavrına, 31 aralık saat 8 de mecidiyeköy metro istasyonuyla taksime giden insanların yüz ifadelerinden ve hareketlerinden anladım, dokunsan patlayacak eğlenmeye değilde dağıtmaya gidecek havası işlemişti jestlerine. Yolda yürüyen bayanları o saatte esir almışlardı bakışlarıyla, kimbilir taksimde gece neler yaptılar. Vardırya bizlere özgü bir söz eğlenmeyi bile bilmiyoruz, çünkü bizdeki eğlence kültürü başkasına sataşmak ve kaşlar çatık bir şekilde etrafı kollamak yanımdakine bakan varmı diye. Eğlenmeye gidiyorsun, geceyi kendine zehir ediyorsun buda bize özgü olan başka bir gelenek tabi.
Neyse sözlerime ülkemizde gerçek sanatçı statüsünde sayacağımız güzel insan Barış Mançoyu anarak bitiriyorum. Allah senin ve senin gibi düşünenleri bizden eksik etmesin.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)