Başbakanımızın söylediği gibi düz liseye gidipte tinerci, militan olacağına, imama hatipe gitsin benim gibi olsun. Sözleriyle yazıma başlarken, birden en büyük tinerci olarak katılıyorum bu sözlere. Tineri evde boya yaparken üzerime sıçrayan kimyasal maddeleri temizlemek için kullandığımda farkına varmıştım, evet ben düz lise okuduğum için potansiyel bir tinerciyim. Hemde sokakta 1 lira istemeyenlerdenim !
Herneyse konumuz şimdi ODTÜ'lü tinerciler, kamuoyunda yapılan baskıyla, olaylardan birkaç gün sonra diğer üniversitelerden yapılan açıklamayla, ülke olarak tinerciler ve diğerleri diye ikiye ayrıldık. Medyanın ve Gül'ün atadığı rektörlerin yaptığı açıklamalar sonucu, ODTÜ tinerci yetiştirme merkezi ilan edilmiş bulunup, kantinde tonlarca tiner satıldığı iddia edildi. Verilen makyajla bundan sonra ODTÜ'yü kazanan öğrencilere babalarından tokat, çevrelerinden ise ayıplanma bekleniyor. ODTÜ deki olaylara taraf olduğumdan değil amacım sadece, sistemli yapılan sindirme ve yok etme politikasını ifşa etmek.
Medya ve güç aynı emellerle birleştiği zaman kamuoyunu yönlendirme iradesine sahiptir. Bunu önceki yazılarımda anlatmıştım, savaş çıkaran ve savaş bitiren güce sahip olan medya, militan kelimesini kullanıp kitlenin 'militan' kelimesine olan zaafiyeti sonucunda destek bulmayı amaçlamıştır. Yaratılan imaj sonucu ODTÜ ve diğerleri vurgulanırken, rektörler olayı kınayıp bizim üniversitemizde böyleleri yok mesajını çakmıştır.
Güc'ü elinde bulunduranların, hoşuna gitmeyenleri militan-tinerci kabul ettiği bu ülkede herkes potansiyel bir tinercidir mesajıyla kaygılanmamak elde değil. Meğersem muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda değil, tinerin kafasıymış. Devlet başımız herkesi kucakladığını söylemişti oysaki hitaplarında, umutlanmıştık camia olarak. Bana göre beklenen açıklama Cumhurbaşkanının atadığı rektörlerden değil, akademisyenlerden öğretim üyelerinden gelmiştir dikkate alınız...
26 Aralık 2012 Çarşamba
18 Aralık 2012 Salı
MAKAR-AYA SON !
Hocam bir gün sınıfa aniden baskın verdi, bütün millet sıraların tepesinde birbirlerine tebeşir silgi atıyordu. Geldiği andan itibaren içimizde s.çtığımızın resmini çizmeye çalışırken, bazı arkadaşlar resme kendini kaptırıp paçadan salmıştı. Gür sesiyle bağırmaya başladı bize millet aya çıkarken siz sıraların üstüne çıkıyorsunuz, diye...
Siyasi tartışma programlarından bir tanesinde başörtü meselesi tartışılırken, özgürlüğün çizdiği sınırlar, özgürlükte sınırmı olurmuş tartışmaları alev alev yakerken, millet uzaya çıkıyor biz hala başörtüsünü tartışıyoruz cümleleri yankılandı...
Norveçli bilim adamları, isviçreli bilim adamlarıyla yaptıkları çalışmalar sonucu, ölümsüzlüğün formülüne ulaşmışlar. Farelerde yapılan araştırmalar sonucu elde edilen veriler bilim dünyasını şoka uğratmış... Haberleri verilirken babam millet aya çıktı biz kene sokmasıyla uğraşıyoruz dediydi.
F-16 ların radar sisteminin olmadığını söylemişti milli güvenlik öğretmenimiz. Kakalamışlardı bize yorgun uçakları, üstelik parçaları eksikti. Tekrar parasını vererek radar sistemini de almıştık, bozulan uçakları yine ithal mühendislere emanet ederken, millet uzaya çıktı biz hala uçak üretemedik diye hayıflana duruyorduk.
Ülkenin ilk uçak üretim fabrikasını açan Nuri Demirağ devrimi gerçekleştirmek üzereyken, test sürüşlerinde iniş sırasında düşen tecrübesiz pilot Selahatt'in Alan başmühendislerden birtanesiydi. THK siparişleri iptal etti ve tüm dünyaya haykırdı. Açtığı davayıda kaybeden Demirağın, şimdiki Atatürk Havayolları üzerinde bulunan eğitim, uçuş alanları ve fabrikaları kapandı. Halbuki avrupadan sipariş almıştı fabrika. Bu hikayeyi dinlerken Muhtaç olduğumuz kudretin damarlarımızda gezen asil kanda mevcut olduğunu hatırlayıp millet uzaya çıktı biz hala birbirimizi yiyoruz diye dövünüp durduk.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk; İstikbal Göklerdedir, diyerek hedefi göstermişti. Son yıllarda makar-aya son verildi 2 tane uydu gönderildi uzaya. Amerikan filmleri izler gibi izledik heyecanla, uçuş sırasındaki tedirgin halimiz, uydu yörüngeye oturunca yess meenn nidalarıyla geçiverdi. Olaydaki en özel vurgu artık millet aya çıktı biz çıkamadık olucaktır, çünkü uyduyu gönderdik..
12 Aralık 2012 Çarşamba
BİR MEDYA ANALİZİ
Merhabalar, uzun zamandan beri aklımın bir köşesinde sessizce olgunlaşan konuyla ilgili analizlerimi paylaşacağım. Yaptığım analizler tamamen hayal ürünü olmakla birlikte, rüyada olabilir, ütopyada olabilir, ben yazarım siz görürsünüz görmek isterseniz.
Medya bir savaşı başlatabilir, savaşı sonladıradabilir. Bu güce sahip olmak iktidarların, devlet adamlarının ve iş adamlarının hayallerini süslemektedir. Hitler sadece kendi söylevlerinin bulunduğu radyoyu baskıcı bir yönetimle, her evin her mahallenin içine ajanlar koyarak dinletiyordu. Dinlemeyenler ise führerin nefretinden nasibini alıyordu. Halk zorla dinlediği konuşmaları zamanla sindirmeye ve benimsemeye başladı. Günümüzde teknolojik olarak bu mümkün olmasa da ajan mantığı sürüp gitmektedir. Baskıcı yönetim iç ve dış politikada halkının desteğini almadan uzun vadeli adım atamayacağını bildiği için, medya unsurlarını baskıyla kendi safına almayı başarmıştır. Sosyal medyada anlık olayların geliştiği ortamlarda ise, kanaat önderleri sayesinde tutunurluk yakalamaya çalışılmaktadır. Örnekle pekiştireyim zihinlerde; esad ve karşıtları çarpışırken bu haber dünyaya bomba etkisi yaratmıştır, yerli basın haberi esad ve esad karşıtı militanlar olarak duyurmuştur. Kitle, militan kelimesine kendi topraklarındaki olaylardan tanıdık olduğu için, iktidarın paylaştığı politikayı reddediyordu. Ne olduysa bir süre sonra medya guruplarında haberler esad ve özgür suriye ordusu olarak verilmeye başlandı, esad ordusunun cami bombaladığı, sivilleri vurduğu ve din düşmanı olduğu haberleri yavaş yavaş kana enjekte edilen penicilin gibi ağrıtmaya başladı. Tartışma programları, sosyal medyadaki kanaat önderleri ısıyı yavaş yavaş vermeye başladı. Esaddan kaçan masum insanlar son noktaydı, mazlumların yanında olan geleneklerimiz esadın tavrına müsade etmeyecekti. Velhasıl kelam iktidar istediğini başarmış purosunu içerken kitle ses çıkarmaya başlamıştı bile.
Medya suriye savaşını Türkiye ye çekmeyi başarmış özgür basının işlevi sadece sözcüklerde anlamını korumaktadır. İletişim kanalları aracılığıyla verilen kodlar geri dönüşümü sağlanmış, güç işlevini koruyarak ve daha da sivrilerek yoluna devam etmektedir. ÖSO'nun bulunduğu kamplardan atılan bombalar Ceylanpınar ilçesine düşüp 5 tane sivil vatandaşımızı şehit etmiştir, buda yapbozun bir parçasıdır.
SAYGILARIMLA
Medya bir savaşı başlatabilir, savaşı sonladıradabilir. Bu güce sahip olmak iktidarların, devlet adamlarının ve iş adamlarının hayallerini süslemektedir. Hitler sadece kendi söylevlerinin bulunduğu radyoyu baskıcı bir yönetimle, her evin her mahallenin içine ajanlar koyarak dinletiyordu. Dinlemeyenler ise führerin nefretinden nasibini alıyordu. Halk zorla dinlediği konuşmaları zamanla sindirmeye ve benimsemeye başladı. Günümüzde teknolojik olarak bu mümkün olmasa da ajan mantığı sürüp gitmektedir. Baskıcı yönetim iç ve dış politikada halkının desteğini almadan uzun vadeli adım atamayacağını bildiği için, medya unsurlarını baskıyla kendi safına almayı başarmıştır. Sosyal medyada anlık olayların geliştiği ortamlarda ise, kanaat önderleri sayesinde tutunurluk yakalamaya çalışılmaktadır. Örnekle pekiştireyim zihinlerde; esad ve karşıtları çarpışırken bu haber dünyaya bomba etkisi yaratmıştır, yerli basın haberi esad ve esad karşıtı militanlar olarak duyurmuştur. Kitle, militan kelimesine kendi topraklarındaki olaylardan tanıdık olduğu için, iktidarın paylaştığı politikayı reddediyordu. Ne olduysa bir süre sonra medya guruplarında haberler esad ve özgür suriye ordusu olarak verilmeye başlandı, esad ordusunun cami bombaladığı, sivilleri vurduğu ve din düşmanı olduğu haberleri yavaş yavaş kana enjekte edilen penicilin gibi ağrıtmaya başladı. Tartışma programları, sosyal medyadaki kanaat önderleri ısıyı yavaş yavaş vermeye başladı. Esaddan kaçan masum insanlar son noktaydı, mazlumların yanında olan geleneklerimiz esadın tavrına müsade etmeyecekti. Velhasıl kelam iktidar istediğini başarmış purosunu içerken kitle ses çıkarmaya başlamıştı bile.
Medya suriye savaşını Türkiye ye çekmeyi başarmış özgür basının işlevi sadece sözcüklerde anlamını korumaktadır. İletişim kanalları aracılığıyla verilen kodlar geri dönüşümü sağlanmış, güç işlevini koruyarak ve daha da sivrilerek yoluna devam etmektedir. ÖSO'nun bulunduğu kamplardan atılan bombalar Ceylanpınar ilçesine düşüp 5 tane sivil vatandaşımızı şehit etmiştir, buda yapbozun bir parçasıdır.
SAYGILARIMLA
4 Aralık 2012 Salı
YILBAŞI AL MAAŞI
Ho Ho Hooo ben geldim, geyiklerimlen size hediyeler getirdim neler var neler Çantamda diye gibi birşeyler saçmalamak üzereyken ufak bir irkilmeyle kendime geleyim dedim.
Selamlamamdan da anlayacağınız gibi konumuz yılbaşı çıkmazı, kutlasakmı kutlamasakmı tartışmaları içerisindeyken, bir kırmızı don alalımda şansımız artsın, yeni yılda ev versin, aşk versin, araba versin zıvıldamalarını yapalım. Şuanki durum kadar vahim bir olay daha yok, çalışmadan yırtmadan birşeylere sahip olmak istemek özel günleri de bulup arkasına pamuğu tıkamak gibi. Tembelliğe alışan vücut, allaha yalvarmak konusunda da çok tutarsız, allahım ev ver para ver, 8 saat mesainin 6 saatini dedikodu ile geçir sonra araba ver. Allah'a hedef gösterilirmi zekası yamuk, ev istiyorum arabada istiyorum fakat araba yeni model olmayabilir manuel de olur, hemen müdürde olmak istemiyorum ilk önce yardımcısı olsam yeterli, mutlu bir aşk istiyorum evlenmek istiyorum, ulan her bulduğun kızı 5 kızla aldat sonra mutlu bir aşk istiyorum. Yüce İsa bu saçmalıkları görseydi yeminlen doğmazdı ya, isanın doğuş günümü yoksa telli baba tekkesimi kestiremedim. İşi abartıp yeni yılda, yazlığım eksik allahım yeni yılda bir yazlık yada daha enterasanı yıllanmış bir şarap var alamıyorum biraz yardımcı olda alayım onu be. Kızım evlenicek kaynanası ölsün de rahat etsin kızım ne olur sen büyüksün allahım. Dilekler gider de gider, medet ummaya alışmışız nasılsa at allaha topu gerisine karışma olmayınca allah vermedi, nasıl vermedi çalştınmı ki vermedi deyyus...
Yılbaşı denen teraneyi sadece dilek dilemek ve alışveriş yapmak para harcamak saat 12:00 da öküz gibi böğürmek, sabaha kadar kusmak uyanınca piyangoya bakmak, yeni yılda malak gibi yatmak anlamını anlayan arkadaşlar, siz hiç ters sandalyeye oturdunuz mu? sorusuyla bozmak isterim. Bu yılbaşında ne yapıyorsun sorusuna kaybedenler kulübünden -standart- cevabıyla atlamak isterim. Birde toz konduramayanlar vardır tabiki, benim içmek için sebebe ihtiyacım yok dedikten sonra sabah haberlerinde taksimde taciz sıkandalı fotoğraflarında kameraya doğru atar yapan delikanlıdır onlar. Bence çok yanlış yapıyorsunuz yetmez ama evet'lik bir önerim var. Bütün yılı noel baba kıyafetiyle geçirin geyik başı eksik olmasın kıçınızdan yada kafanızdan, kesin olur dilekleriniz harbi diyorum ya olur anam olur. 2013 Aralık ayı yılbaşı arefesinde görüşmek üzere... Cıngılbels cıngılbels cıngıl olduveeeeyyyyyyy....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)